Bir ormanda yaşayan birkaç küçük hayvanın
Huzurları kaçmıştı korkusundan aslanın.
Huzurları kaçmıştı korkusundan aslanın.
Birden pusudan çıkar, birisini kapardı;
Bu yüzden hepsinin de ondan ödü kopardı.
Bu yüzden hepsinin de ondan ödü kopardı.
Bir çâre düşündüler ve ona dediler ki :
"Biz seni doyururuz, sen kabul et yeter ki;
"Biz seni doyururuz, sen kabul et yeter ki;
Her gün birimiz gelir oluruz sana kurban,
Yeter ki sen avlama bizi çıkıp pusudan.
Yeter ki sen avlama bizi çıkıp pusudan.
Bu korkuyla yaşamak bize çok zor geliyor,
Kovuklara sinmekten yağlarımız eriyor."
Kovuklara sinmekten yağlarımız eriyor."
Aslan kabul edince anlaşmaya varıldı,
Topluluk yavaş yavaş evlerine dağıldı.
Topluluk yavaş yavaş evlerine dağıldı.
Her gün sabah toplanıp kur'a çekiliyordu,
Kur'ada ismi çıkan aslana gidiyordu.
Kur'ada ismi çıkan aslana gidiyordu.
Sonunda bir gün sıra küçük tavşana geldi,
Ama zulme isyanı tavşancık görev bildi.
Ama zulme isyanı tavşancık görev bildi.
"Böyle devam edemez bu iş !" diye bağırdı.
Ama böyle cesaret çoğu için ağırdı.
Ama böyle cesaret çoğu için ağırdı.
"Şaşırdın mı ? " dediler, "hep beraber söz verdik;
Hem de bunca zamandır sözümüzde direndik.
Hem de bunca zamandır sözümüzde direndik.
Hadi isyancı tavşan, bizi yalancı etme,
Hadi, çabuk yürü de padişahı incitme."
Hadi, çabuk yürü de padişahı incitme."
Dediler : "Kendine gel, böyle köpürüp taşma,
Sen bir küçük tavşansın, dev aslana sataşma;
Sen bir küçük tavşansın, dev aslana sataşma;
Gurura mı kapıldın, haddini aşıyorsun,
Sen hepimiz için de tehlike taşıyorsun !"
Sen hepimiz için de tehlike taşıyorsun !"
"Tersine !" dedi tavşan, "barışı bulacağız,
O zalimin elinden hepten kurtulacağız."
O zalimin elinden hepten kurtulacağız."
Sonunda küçük tavşan dönüp koyuldu yola,
Arkasından baktılar gözleri dola dola.
Arkasından baktılar gözleri dola dola.
Biraz yolu uzattı, eğlendi sağda solda,
Epeyce gecikerek gitti vardı huzura.
Epeyce gecikerek gitti vardı huzura.
Aslan çok sinirlenmiş, kükreyip duruyordu,
Yerleri tırmalıyor, burnundan soluyordu.
Yerleri tırmalıyor, burnundan soluyordu.
Nihayet görününce uzaktan bizim tavşan
"Nerde kaldın ey soysuz !" diye bağırdı aslan.
"Nerde kaldın ey soysuz !" diye bağırdı aslan.
"Bilmezmisin her canlı benden çekinir, korkar;
Gücümün karşısında eğilir tüm hayvanlar ?"
Gücümün karşısında eğilir tüm hayvanlar ?"
Nice koca öküzü hakladım bir vuruşta;
Bunun için karşımda herkes esas duruşta.
Bunun için karşımda herkes esas duruşta.
Sen kim oluyorsun da böyle geç kalıyorsun,
Benim yüce emrimi hafife alıyorsun ?"
Benim yüce emrimi hafife alıyorsun ?"
Tavşan boynunu büküp dedi : "Aman efendim,
Müsaade buyurun, hâlimi arzedeyim :
Müsaade buyurun, hâlimi arzedeyim :
Tam vaktinde çıkmıştık arkadaşımla yola,
Geliyorduk beraber bu çok yüce huzura;
Geliyorduk beraber bu çok yüce huzura;
Ben küçüğüm diyerek orman arkadaşlarım
Bizi çift gönderdiler size ey Padişahım.
Bizi çift gönderdiler size ey Padişahım.
Ama yolda bir aslan birden saldırdı bize,
Çok iri ve güçlüydü, getirdi bizi dize.
Çok iri ve güçlüydü, getirdi bizi dize.
Dedim ki : "Bizi bırak, biz Padişah kuluyuz,
Yüce kapıya giden iki garip yolcuyuz."
Yüce kapıya giden iki garip yolcuyuz."
Dedi ki : "O da kimmiş ? burda Padişah benim,
Dünyada benden güçlü başka aslan görmedim.
Dünyada benden güçlü başka aslan görmedim.
Kendine güvenirse gelsin, çıksın karşıma,
Kim büyük ve güçlüymüş, göstereyim ben ona."
Kim büyük ve güçlüymüş, göstereyim ben ona."
Dedim "Bana izin ver, Sultanıma gideyim,
Senin dediklerini ona haber vereyim."
Senin dediklerini ona haber vereyim."
"Çabuk hemen git ve dön, yoldaşın kalsın rehin;
Kralına da söyle, gözüme görünmesin."
Kralına da söyle, gözüme görünmesin."
"Dedi o aslan bana" deyince minik tavşan,
Öfkeden kudurmuştu bizim o koca aslan.
Öfkeden kudurmuştu bizim o koca aslan.
"Kim acaba bu sersem, gidip onu bulayım,
O kendini bilmeze kendimi tanıtayım;
O kendini bilmeze kendimi tanıtayım;
Hadi şimdi çabucak öne geç de yol göster !"
Dedi aslan ve yola koyuldular beraber,
Dedi aslan ve yola koyuldular beraber,
Nihayet kenarına geldiler bir kuyunun.
Yâni son perdesine gelinmişti oyunun.
Yâni son perdesine gelinmişti oyunun.
Tavşan dedi : "O aslan yaşıyor bu kuyuda,
Böylece el altında içeceği suyu da."
Böylece el altında içeceği suyu da."
Eğilerek baktılar beraberce kenardan :
Dipte bir aslan vardı, bir de yanında tavşan.
Dipte bir aslan vardı, bir de yanında tavşan.
Bu kendinin sudaki yansımasıydı ama,
Gerçek gibi göründü bizim koca aslana.
Gerçek gibi göründü bizim koca aslana.
Kocaman kükremesi kuyuda yankılandı,
Böylece gördüğüne bir kat daha inandı.
Böylece gördüğüne bir kat daha inandı.
Cesaretle atladı üzerine düşmanın
Son hamlesi oldu bu, o zavallı aslanın.
Son hamlesi oldu bu, o zavallı aslanın.
Kuyu oldukça derin, taşları da pek sertti;
Bu çok cesur atlayış onu canından etti.
Bu çok cesur atlayış onu canından etti.
Güçlü olmak iyidir, ama zorbalık kötü.
İyi dinle ve öğren; Oğuzhan bu öğüdü:
İyi dinle ve öğren; Oğuzhan bu öğüdü:
Akıllı ve güçlü ol, ama haksızlık etme,
Gücünü ve aklını kötülükte tüketme.
Gücünü ve aklını kötülükte tüketme.
Zalime boyun eğme, bu onu güçlendirir;
Her zaman hakkı gözet, etrafını sevindir.
Her zaman hakkı gözet, etrafını sevindir.
"Kim ki olur dünyada zulüm ederek âbâd,
Elbette akıbeti olacaktır çok berbat."
Elbette akıbeti olacaktır çok berbat."