Ezo Gelin'in asıl adı Zöhre Bozgeyik'tir. Nüfus Kaydı, Gaziantep'e bağlı Oğuzeli ilçesindedir. Ezo Gelin (Zöhre Bozgeyik), Oğuzeli'nin Uruş (şimdiki adı Dokuzyol) köyünde doğmuştur.
Ezo Gelin, çok kişinin evlenme önerisini kabul etmez. kendini isteyen Barak Ağalarının evlenme isteklerini de geri çevirir. Ezo Gelin, evlenmeme nedenlerini açıklamaz. Suriye'nin Kozbaş Köyü'nde oturan teyzesinin oğlu Memey (Mehmet), sık sık dünürcü (görücü) göndererek istetir Ezo Gelin'i. Ezo'nun Suriye'ye gelin gitmek istemediğini işiten görücü kadınlar, Ezo Gelin'in evlenmesi için inandırıcı konuşurlar: ''Güzel kızım, hiç merak etme. Memey'in nüfus kaydı Türkiye'dedir. Evlendikten az bir zaman sonra Türkiye'ye göç edersiniz. Biliyorsun Barak'ta, Suriye'den gelen birçok mülteci vardır. Biz seni gurbet ellerinde hiç yakar mıyız?...Bize güven. Biz akrabalar, senin kötülüğünü istemeyiz.'' Üstelemelerden, kezlerce konuşmadan sonra, evlenmeyi uygun bulan Ezo, şöyle der: ''Sözlerinize inanıyorum. Yalnız korktuğum başıma gelirse?... Ya Memey Türkiye'ye mülteci olarak gelmezse, benim halim nice olur? ...Zaten birinci kocamdan boşandım. Şimdi de ikinciden mi boşanayım? Boşanma olmazsa, Suriye'de ölünceye kadar kalıp Türkiye'ye, akrabalara hasret mi kalacağım?... Talihim zaten karadır. Orada ölürsem, ölüm bile Türkiye'ye hasret kalır. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Siz ne derseniz o olsun. benim çabalarım para etmiyor. Ezo, nasıl olsa bir defa yandı. Bin defa yanacak değil ya...'' Ezo'nun güzel gözlerinden birkaç damla gözyaşı, gül rengi yanaklarına dökülürken fısıldarcasına ''Evet'' der.Ezo Gelin'i ....ürenler , akşam karanlığından yararlanarak, sınırı bekleyen askerlere görünmeden Suriye'ye ayak basarlar. Geldikleri Kozbaş Köyü'nde düğün dernek yapılmaz.
Yörenin göreneğine göre dul kadın ve dul erkek için eğlenti yapılmaz... Sessizce imam nikahı kıyılır. Böylece Ezo, Suriye'nin Carablus İlçesi'nin Kozbaş Köyü'ne gelin gider. Sonra oradan, Lüle Köyü'ne taşınırlar.Ezo Gelin'in ikinci evlenmesi de ''değişik usulü'' olur... Ezo'nun teyzeoğlu Memey, bacısı Selvi'yi Zeynel Bozgeyik'e verir, kendisi Ezo'yu alır. (''Değişik usulü'' evlenme olgusunu sonra açıklayacağım.) Memey ile Ezo'nun aile kurması, ikisinin de ''değişik'' yoluyla yaptıkları ikinci evlenmeleridir.Ezo, gurbetlik acısına dayanamaz. Ara sıra köyündeki yakınlarını görmek amacıyla Suriye sınırını gizlice geçerek, Uruş (Dokuzyol) köyüne gelir. Türkiye'ye her gelişinde, biraz daha yıpranmış, daha süzülmüş ve üzgün görünür. Nedenini soranlara: ''Gurbetliğe fazla dayanamıyorum. köydeki hısım akrabaları göresim geliyor. Ne de olsa burası eski vatanım. Nedense Suriye'yi hiç sevemiyorum. Ah Türkiye'nin gözünü seveyim! Vasa öleydim, tek Türkiye'de kalaydım. İlle vatan, ille vatan.'' İlk kocasından çocuğu olmayan Ezo Gelin'in, ikinci eşinden altı kız çocuğu olur.Ezo Gelin'in gül yüzü, portakal rengine döner... Yıllardan beri ayakta çektiği hastalık, onu güçsüzleştirir, çok zayıflar, yatağa düşer. Ara sıra ağzından kan gelir. Gözleri de pek iyi görmez. Birkaç kez hekimlere görünür ancak yoksulluktan ilaçları düzenli olarak alamaz. Kendine bakamaz. 1952 yılının Mart ayında, Lüle Köyü'ndeki tek odalı ker... evini de yataktan kalkamaz... Ezo Gelin, 18 Mart Cuma günü gece yarısı, ''ince hastalık'' dedikleri Verem'den ölür. Özlemi, acıyı, yabancılığı içinde ....ürür Ezo Gelin... Ozan Kemalettin Kamu'nun dediği gibi: ''Gurbet o kadar acı ki, / Ne varsa içimde. / Hepsi bana yabancı, / Hepsi başka biçimde.''Ezo Gelin, arada bir yükseklere çıkar, Türkiye'ye doğru ağlayarak bakarmış... Sağlığında kocası Memey'e, ölüsünün, Bozhöyük Köyü'ndeki höyüğün başına gömülmesini yalvara yalvara söylermiş... ''Hiç olmazsa mezarım Türkiye'den gözüksün. Ben doyana kadar Türkiye'ye bakmadım, mezarım baksın. Ben seyretmezsem bile mezarımın taşı toprağı Türkiye'yi seyretsin.''dermiş Ezo Gelin. Ezo'nun vasiyeti yerine getirilerek, Lüle Köyü'nden alınan ölüsü, Bozhöyük Köyü'ndeki höyüğün üstüne gömülür. Ezo Gelin'in gömütü, Suriye'nin sınır boyundaki topraklarından ve Türkiye'nin sınıra birkaç saat uzaklıktaki köylerinden, beyaz bir benek gibi görünmektedir
Ezo gelin, benim olsan seni vermem feleğe,
Güzel yosmam başın için salma beni dileğe,
Anası huridir de, kendi benzer de meleğe,
Nenneyle de ah bahtı karam nenneyle.
Çık Suriye dağlarına bizim ele eleyle,
Gel bahtı karam gel, sıladan ayrı yazılım gel...
Ezo gelin, çık Suriye dağlarının başına,
Güneş vursun da kemerinin kaşına kaşına,
Bizi kınayanın bu ayrılık gelsin başına başına,
Nenneyle de ah bahtı karam nenneyle.
Çık Suriye dağlarına bizim ele eleyle,
Gel bahtı karam gel, sıladan ayrı yazılım gel
Turnayı uçurdum Uruş köyünden,
Tilsevet gölüne battı mı dersin,
Bir haber alamadım Zambır köyünden,
Şibib'e telinden attı mı dersin?
Hele Devehöyük geçit yeridir,
Bozhöyük'te gümanımın biridir,
Alıp giden Türkmenlerin eridir,
Bir gece Kozbaş'ta yattı mı dersin?
Önünde sacır var, geçmez orayı,
Hep avcılar arar bahtı karayı,
Şaine Küllü'yü, hem zügara'yı,
Bu üç köyü şavkı tuttu mu dersin?
Mallarım kaçaktır, varma gümrüğe,
Geç karakuyu'dan, otur düğnü'ye,
Dön ha Ezo, dön ha eski yurduna,
Sahiplerin seni sattı mı dersin?
Üstünden al giymiş altından mavi
Yarim kanatlanmış uçmanın çağı
Anca şahin alır böyle bir avı
Gene dertli dertli gider bu gelin
Giymişsin karayı olmuşsun tatar
Derdimi derdine etmişsin katar
Söyler de dostlar ben inanmazdım
Elin dediğinden olmuşsun beter
Yüce dağ başında bölük bölük kar
Ayrılık elinden ciğerim delik
Bu ayrılık bize mevladan geldi
Gene dertli dertli gider bu gelin
Fırat kenarına yağmaz mı dolu
Eşinden ayrılan olmaz mı deli
Günde üç beş defa gördüğüm yari
Şimdi yıldan yıla sabır eder gönül
Salınmaz ateşi saldın özüme
Geceleri uyku girmez gözüme
Son zamanda sen gelirsin sözüme
Gene dersin ben ettiğimi bilmedim
Annesi huri de benzer meleğe
Başın için salma beni dileğe
Gücüm yetmez şu imansız feleğe
Gene dertli dertli gider bu gelin.